HABERLER
  • Son Güncelleme : 07.03.2025 18:25
  • Haber Giriş : 24.02.2025 18:27
  • Etkinlik : 23.02.2025

Savunmanın Tarihi Cevabı

İstanbul Barosuna açılan hukuksuz dava ve soruşturmalara cevap niteliğindeki Olağanüstü Genel Kurulumuz yoğun katılımla gerçekleşti.    Savunmayı  savunmak için Olağanüstü Genel Kurula gelen avukatlar Haliç Kongre Merkezi’ne sığmadı.

İstanbul Barosunun 23 Şubat 2025 tarihinde gerçekleşen Olağanüstü Genel Kurulu tarihe geçecek bir buluşmaya tanıklık etti. Günlerdir devam eden ve bütün yurdu etkisi altına alan kötü hava koşullarına rağmen Edirne’den Ağrı’ya kadar bütün Türkiye baroları, Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve yöneticileri İstanbul Barosunun en kıdemliden en gencine binlerce avukatı, pek çok farklı ülkeden hukukçular ve baro temsilcileri, sendikaların, meslek örgütlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, milletvekilleri, hukuk devletine inanan herkes İstanbul Barosuna destek olmak ve SAVUNMAYI SAVUNMAK İÇİN için bir aradaydı.

“Biz Avukatız, Baro Biziz” demek için Haliç Kongre Merkezi’ne akın eden binlerce avukatın katıldığı bu büyük hukuk buluşması İstanbul Barosuna karşı yürütülen hukuk dışı soruşturma ve davalara karşı çok güçlü bir cevap olurken avukatların mesleğine ve barosuna sahip çıkma yönündeki iradesi katılan herkesi umutlandırdı.  

Olağanüstü Genel Kurulumuza tüm zorluklara rağmen Avrupa’dan ve Türkiye’nin dört bir yanından katılan meslektaşlarımıza ve barolara, Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve Yönetim Kurulu üyelerine, baronun sahibi İstanbul Barosunun değerli üyelerine, katılamadıkları hâlde destek mesajlarıyla dayanışma gösteren tüm meslektaşlarımıza ve adaletten yana duran herkese teşekkür ediyoruz.

Baro başkanlarımızı ve başta üyelerimiz olmak üzere tüm meslektaşlarımızı 4 Mart saat 9.30’da İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu üyelerinin görevden alınmasına ilişkin davanın ilk duruşmasının görüleceği İstanbul (Çağlayan) Adliyesine davet ediyoruz.

Olağanüstü Genel Kurulda oy birliğine yakın çoğunlukla kabul edilen hukuksuzluklara ve baromuzun vesayet altına alınma girişimlerine karşı savunmanın ortak yanıtı olan sonuç bildirgesini  paylaşıyoruz.

İSTANBUL BAROSU OLAĞANÜSTÜ GENEL KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ

İstanbul Barosu’nun 23Şubat 2025 tarihli Olağanüstü Genel Kurulu, derin bir hukuksuzluk ve adaletsizlik krizinin içinde, anayasal yıkım sürecinin  karanlık günlerinde gerçekleştirildi.

Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne ve günümüze kadar oluşan yüz elli yılı aşkın anayasal birikim ve hükümet modeli, son on beş yıl içinde ilga edilmiş; yasama, yürütme ve yargıdan oluşan erkler ayrılığı fiilen lağvedilerek iktidarın tek elde toplandığı “güçler birliği” modeli yürürlüğe konmuştur. Anayasa’ya aykırılıklar ve hak ihlalleri açık, sürekli ve sistematik hale gelmiştir. Cezasızlık, hukuk devletini çökertmekte; kişiye özel hukuk ve yargılama fiili rejimiyle ayrımcılık ve kanunlar önünde eşitsizlik toplumsal barışı zedelemektedir. Demokrasiyi savunanları baskı altına alan, gazetecileri, sanatçıları, siyasetçileri tutuklayan; işçilerin anayasal haklarını kullanmasını yasaklayan; ister emekli ister iş insanı olsun, memleketin gidişatına dair fikrini açıklayan bütün yurttaşları suçlu ilan eden neticede toplumun tüm demokrasi yanlısı kesimlerini keyfi soruşturma ve tutuklamalarla sindirmeye susturmaya çalışan bu yıkım ve hukuksuzluğa karşı en güçlü en yıkılmaz kale, yargının kurucu unsuru olan savunmadır. Ancak bu hukuk tanımaz tavır, savunmayı temsil eden avukatların meslek örgütü İstanbul Barosuna da yönelmiş; dayanaksız dava ve soruşturmalarla baro yönetimi görevden alınmaya çalışılmaktadır. Görevden alma talepli davanamenin hemen akabinde Yönetim Kurulu üyesi  Av. Fırat Epözdemir’in hukuksuz şekilde tutuklanması, İstanbul Barosuna karşı yürütülen bu hukuk dışı müdahalenin bir parçasıdır.

Çoklu baro sistemiyle avukatları bölmek, baroları parçalamak isteyen zihniyete karşı çıkıldığı, İstanbul Barosu avukatları iktidarın numaralı baro güdümünü elinin tersiyle ittiği için, benzer anlayış bugün yargı erkini ve hukuku kötüye kullanarak İstanbul Barosunu teslim almak istemektedir. Ancak unutulmamalıdır ki İstanbul Barosunun tarihi, Türkiye’nin çağdaşlaşma ve demokratikleşme tarihi olduğu kadar onurlu bir hukuk mücadelesinin de tarihidir.

Demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin hedef alındığı her dönemde İstanbul Barosu da baskı ve sindirme operasyonlarının hedefi olmuştur. 1980 darbesinin karanlık günlerinde, baronun kapısına mühür vurulduğunda efsane baro başkanı Orhan Adli Apaydın, 12 Eylül hukukunu tanımamış, İstanbul Barosu avukatları kapıya asılı mührü söküp atmıştır. O parçalanmış mühür, bugün hâlâ baro binamızın girişinde ortak hafızamızın simgesi olarak durmaktadır. Daha yakın geçmişte, önceki başkanlarımızdan Turgut Kazan görevden alınmak istenmiş; Ümit Kocasakal ve yönetimi Silivri mahkemelerinde yargılanmıştır. Ancak hiçbir başkanımız baskılara boyun eğmemiş, İstanbul Barosu hiçbir zaman biat etmemiştir.İstanbul Barosuna yönelen bu saldırı, sadece İstanbul Barosuna değil, savunmanın bütününe yönelen, baroları ve avukatları hedef alan bir susturma girişimidir.

Biz avukatız; siyasi eğilimlerimiz, hayat görüşlerimiz, kimliklerimiz birbirinden farklı olsa da ortak paydamız hukuka bağlılıktır. Biz binlerce avukat, cübbelerimizi giydiğimizde aynı adalet idealine inanarak hukuku, insan haklarını ve insanlığın ortak değerlerini savunuruz. Bunu yaparken de mağdurun diline, inancına, etnik kimliğine, siyasi görüşüne bakmayız. İktidarların göz ardı etmemesi gereken gerçek şudur ki; avukatlar toplumun vicdanıdır. Avukat susturulursa vicdan da susar, toplum karanlığa gömülür. Haksızlığa karşı direnmek bir haktır, yükümlülüktür ve insan hayatının en yüce kazanımıdır. “Herhalde âlemde bir hak vardır, ve hak kuvvetin fevkindedir.” (Mustafa Kemal Atatürk)

Hukuk ortak paydasında buluşan barolarımız, siyasal görüş ve grupların tümünün üstündedir. “Anayasa’ya bağlılık çerçevesinde siyaset” ve “hukuk yoluyla demokrasi” mücadelesinin öncüsüdür. Bağımsız ve özgürlükten yana, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını korumakla yükümlü kurumlar olarak barolar sadece avukatların değil, toplumun, barış ve adalet içinde bir yaşamın da savunucusudur. Hukukun birleştirici gücüyle insanın, hayvanın, doğanın hakkını savunduk, bundan sonra da savunmaya devam edeceğiz. Ülkesini seven, evrensel hukuk ilkelerini benimsemiş ve demokrasiye inanan avukatlar olarak buradan ilan ediyoruz: Seçimle gelen, seçimle gider. Bu ister Millet Meclisi, ister yerel yönetim, isterse barolarımız olsun; halkın iradesinin üstünde hiçbir irade yoktur. Halk iradesi, demokratik cumhuriyetin ve anayasal düzenin temel dayanağıdır.

İstanbul Barosu, Avukatlık Yasası uyarınca “hukukun üstünlüğünü savunmak ve insan haklarını korumak”la yükümlüdür ve tüm barolar gibi bu yükümlülüğünü yerine getirmektedir.Baro başkanını ve yöneticilerini avukatlar seçer ve yine avukatlar görevden alır. Genel Kurulumuzun demokratik iradesini hiçe saymak isteyenler bilmelidir ki avukatlar iradelerine yargı eliyle müdahale edilmesine asla izin vermeyecek. Baroların insan haklarını savunması amaç dışı faaliyet değil asli sorumluluktur. Asıl amaç dışı olan yargı görevi ve yetkisini kötüye kullanmaktır. Bugün adaletsiz yargı kararlarına, haksız tutuklama ve mahkûmiyetlere imza atanlara, tarih ve toplum huzurundaki sorumluluklarını hatırlatmak isteriz. Açıktır ki; masumiyet karinesini ve anayasayla güvence altına alınmış hakları sistematik olarak ve sürekli ihlal eden, adil yargılama gereklerini yerine getirmeyen yargı mensupları hukuku çiğnemektedir. Biz buna izin vermeyeceğiz, hukukun üstünlüğünü savunmaya devam edeceğiz.Ülke olarak bir uçurumun kıyısındayız, hukuk devletine ve demokrasiye dönüş, toplumsal barış için huzur için zorunludur, avukatlar ve barolar olarak sorumluluğumuzun bilincindeyiz.

“Hukuk yoluyla demokrasi” ancak anayasaya ve hukukun genel ilkelerine saygı çerçevesinde inşa edilebilir. Biz avukatlar, yaşadığımız çağa ve topluma karşı görevlerimizi daima yerine getirdik, getirmeye de devam edecek ve;

HUKUK YOLUNDA MÜCADELEDEN ASLA GERİ ADIM ATMAYACAĞIZ.


YAZDIR
Yükleniyor...