İstanbul Barosu üyesi Av. Eyyup AKINCI , yargıda rüşvet ve yolsuzluk iddialarıyla ilgili yapmış olduğu bir sosyal medya paylaşımı nedeniyle önce tanık olarak ifadeye çağrılmış; ardından şüpheli sıfatıyla Türk Ceza Kanunu’nun 217/A maddesinde düzenlenen “Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma” suçundan ifadesi alınmak üzere hakkında yakalama kararı çıkarılmıştır. Meslektaşımız , soruşturmada şüpheli sıfatını almadan önce tanık olarak çağrılarak müvekkili ve dosyası hakkında bilgi istenilmiş olup, Avukatlık görevi nedeniyle sır saklama yükümlülüğü ve tanıklık yapmama hakkını kullanarak çağrıya uymadığı için dosyada şüpheli olarak kaydedilmiştir. 15.11.2023 tarihinde Küçükçekmece adliyesine ifade vermeye giden meslektaşımız adli kontrol talebiyle sulh ceza hakimliğine sevk edilmiş ve hakkında konutu terk etmeme tedbiri ile yurt dışına çıkışının yasaklanması kararı verilmiştir. Bu süreçte İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi tarafından olaya müdahil olunmuş, AHM Yürütme kurulu üyemiz sorguya katılmıştır.
Avukatlık Kanunu 36.maddesine göre “Avukatların, kendilerine tevdi edilen veya gerek avukatlık görevi gereği, gerekse Türkiye Barolar Birliği ve barolar organlarındaki, görevleri dolayısıyla öğrendikleri hususları açığa vurmaları yasaktır. Avukatların birinci fıkrada yazılı hususlar hakkında tanıklık edebilmeleri, İş sahibinin muvafakatini almış olmalarına bağlıdır. Ancak, bu halde dahi avukat tanıklık etmekten çekinebilir. Çekinme hakkının kullanılması hukuki ve cezai sorumluluk doğurmaz” Avukatın sır saklama yükümlülüğünün ihlali ceza hukuku bakımından suç teşkil etmekte ve HMK gereğince de tanıklıktan çekinme hakkı bulunmaktadır. Avukatlık kutsal bir meslektir. Meslek ilke kurallarının yüklediği sır saklama yükümlülüğü kapsamında bilgi vermeye zorlanması kabul edilemezdir.
Yargının görevi Avukatı cezalandırmak değil iddiaları araştırmaktır. Meslektaşımız hakkında verilen adli kontrol kararı hukukun ne kadar keyfi uygulandığının açık göstergesidir. Bir Avukatın konutunu terketmeme ve yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrole tabi tutulması mesleğini yapmasını engellediği gibi Avukatlık Mevzuatına da aykırıdır. Meslektaşımızın durumu göz önüne alındığında CMK kapsamında adli kontrolün uygulanması için gerekli şartların oluşmadığı da ortadadır.
Türk Ceza Kanunu’nun 217/A maddesinde düzenlenen halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak suçu keyfi uygulamalara dönüşmüştür. Bu maddenin özgürlüklerin kısıtlanması aracı olarak kullanılması demokratik hukuk devleti ile bağdaşmaz.
Yargı makamlarının rüşvet iddialarını araştırmak yerine bu hususta açıklama yapanların peşine düşme şeklindeki yaklaşımı hukuka aykırıdır.
İSTANBUL BAROSU