İstanbul Barosu Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Komisyonunca düzenlenen ‘Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Açısından Korku Kültürü ve Şiddet’ konulu toplantı, 25 Şubat 2020 Salı günü saat 18.30’da baromuz merkez bina konferans salonunda yapıldı.
Toplantının açılışında konuşan İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu, Hukuk felsefesi ve sosyolojisi konusunun avukatlık mesleği açısından ülkemizde yeterince kavranmadığını özellikle belirtmek gerektiğini söyledi. İstanbul Barosu olarak zaman zaman Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Komisyonunca düzenlenen paneller ve iki yılda bir yapılan Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Arkivi’nin (HFSA) düzenlediği Sempozyum’a verilen destekle katkıda bulunduklarını belirten Durakoğlu, Sempozyum yeterli ilgiyi görmese de hukuk tarihimize bıraktığı çok değerli belgelerin önemli sonuçları olacağına inandığını bildirdi.
Durakoğlu, “Seçkin olarak kabul edilebilecek olan bir mesleğin hukuk felsefesi alanında yapacağı çalışmaların anlamı hepimiz için çok daha önemlidir diye düşünüyorum. Bu bağlamda yapılan çalışmalardan biriyle birlikteyiz. Bu tür etkinlikler bilgi birikimimizi güçlendirecektir. O nedenle bu toplantıyı düzenleyen komisyonumuz yönetimine, bize değerli bilgiler aktaracak konuşmacılara ve katılımcılara çok teşekkür ediyorum” dedi.
Toplantıyı Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Komisyonu Başkanı Av. Devrim Yazır Yıldırım yönetti.
Kadına ve çocuğa yönelik şiddet olaylarının artması ve otoriter yönetimlerin korku ve şiddet uygulamaya yönelik davranışlarına dikkat çeken Yıldırım, bu tür davranışların ülkede demokrasiye, hukuk devletine ve adalete olan inancın sarsılmasına yol açtığını bildirdi. Böyle ortamlarda haklının değil güçlünün egemen olduğunun altını çizene Yıldırım, “Bütün bunları birlikte değerlendirdiğimizde korku kültürü ve şiddet olgusunun yerleşik hale gelmeye başladığını görüyoruz. Bu konunun hukuk felsefesi ve sosyolojisi açısından değerlendirilmesinin doğru olacağını düşündük ve bu panelin yapılmasına karar verdik” dedi.
Açılış konuşmalarından sonra oturuma geçildi. Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Komisyonu Üyesi Av. Medine Akar, korku yönetimi ve korkutarak yönetmenin ancak totaliter yönetimlerde görüldüğünü, çünkü korku ve şiddetin totaliter yönetimin işini kolaylaştırdığını söyledi. Korkunun toplumda bazı ayrıştırmalara neden olduğunu, totaliter yönetimle farklı düşünenlerin dışlandığını belirten Akar, dışlanan bireyler üzerinde de korku ve şiddet uygulandığını, çünkü korkunun şiddeti beslediğini bildirdi.
Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Komisyonu Üyesi Av. Özge Fındık, korku kültürünün egemen olduğu toplumlarda, daha ziyade ekonomik emperyal politikaların totaliter baskılar doğurduğunu söyledi. Konuşmasında Amerikalı siyaset bilimci Hannah Arendt’in korku ve şiddet üzerine yaptığı değerlendirmelere atıfta bulunan Fındık, totaliter rejimlerde bireyin kolaylıkla dışlanabileceğini, yönetime uyum sağlayamayan yurttaşların korku kültürü ile ayrıştırılabileceğini, toplumun kendi değerlerini kaybedebileceğini bildirdi. Kamusal alandaki şiddet ve korkunun devlet terörüne dönüşebileceğini belirten Fındık, totaliter rejimlerin demokratik araçları kendi çıkarları için kullanabileceğini, bunun tarihte pek çok örneği bulunduğunu sözlerine ekledi.
Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oktay Uygun, her güç kullanmanın şiddet olmadığını belirtti ve şiddetin türleri konusunda bilgi verdi. Fiili, psikolojik ve yapısal şiddetin özellikleri üzerinde duran Uygun, bütün şiddet türlerinin insanı araçsallaştırdığını bildirdi. Özellikle Kant’ın üzerinde durduğu ahlak yasasının, insanın kendisini koruma için koyduğu bir yasa olduğunu belirten Uygun, şiddetin insanı önemsizleştirdiğini vurguladı. Şiddetin kaynağının korku olduğunu, terörizmde şiddetin hedefinin birey değil topluma korku salmak olduğunu kaydeden Oktay Uygun, devletin şiddeti kendi tekelinde tutmak isteyeceğini, şiddetin belki azaltılabileceğini, ancak tümüyle ortadan kaldırmanın mümkün olmadığını anlattı. Oktay Uygun konuşmasının son bölümünde kadına, çocuğa ve aile içi şiddete değindi ve “Bu baş edemediğimiz bir şiddet türü. İyi kanun yaparak şiddet önlenemiyor. Kadınlar, sadece kadın oldukları içini şiddete uğruyor. Aslında bu çağımızın bir sorunu” dedi.
Sunumların tamlanmasından sonra soru/cevap bölümüne geçildi. Oturum sonunda konuşmacılara birer Teşekkür Belgesi verildi.